Yazının birinci bölümden devam ile: o halde
evrenimiz, sonsuz tane evren arasından tesadüfle ortaya çıkmış olsa ve evrenimiz
içindeki dünyamız ve içindeki canlılar da tesadüfen ortaya çıkmış olsa dahi
evreni ve canlıları ayakta tutabilecek yani işlemesine devam ettirecek bir plan
ve program olasılık dahilinde değildir, tam manasıyla imkansızdır.
Vahiy canlıların yoktan var yaratılmakla kalınmadığını, mikro alemden
makro aleme kadar sistemin her parçasını hiç durmaksızın kontrol ettiğini şu
ayette açıkça belirtilir. Sadece canlılar değil tüm evrenin,
Newton’un ifade tarzıyla kurmalı saat gibi yaratılıp kendi haline
bırakılmadığını, tersine hiç durmaksızın kontrol edildiğini belirtir. Eğer evreni ve canlıları kontrol eden o sonsuz akıl
kontrolü bir an için bırakacak olsa sistem kendi kendini idame ettiremez ve
anında çöker. Pozitivizmin etkisinden kurtulamayan ve din ile arasına
keskin bir sınır çizmek suretiyle metafizik hiçbir açıklamaya yer vermeyen
bilimin evrimi kabul etmekten başka bir seçeneği olmadığından ve de ayrıca
Anhony Standen’in deyişiyle kendisinden istifade edilen ve tapınılan bir ineğe
dönüştüğünden dolayı bilim camiası yaratılışçıları (creationists) kutsal
kitaplarını evrimi izah edecek şekilde yorumlamaya zorlamaktadır. Şahsi kanaatime göre son yıllarda bazı dini grupların evrim
teorisini kabul etmesinin nedeni Kur’an’ın bilimin söylemlerine, hipotez ve
teorilerine ters düşen bir kitap olarak algılanmamasına gayret etmeleri
olabilir. Belki de bu nedenden dolayı evrim teorisinin Kur’an ayetlerinden de
yorumlanabileceğini söyleyerek evrimi kabul ettiklerini deklare etmişlerdir. İnternete düşen haberlere göre Michigan'da bir doktor olan
ve Ohio-Perrysburg'daki Büyük Şehir Toledo İslam Merkezi üyesi T. O. Shanavas'ın
yazdığı mektupta; "Biz imamlar olarak, devlet okulları eğitim
müdürlüklerinde ve kurullarında evrim biliminin öğretilmesinde kararlı
olunmasını ısrarla tavsiye ediyoruz." denilmiş. Evrimi kabul eden din
adamları mektubunun fikir babası olan Indianapolis Butler Üniversitesi'nden
Michael Zimmerman’ın ise; "Bu durum ayrıca, evrim ve bilimin, aralarında
oldukça derin dinsel bölünmeler olan kişi ve dini toplulukları, ortak bir zemin
üzerinde birleştirici bir faktör sağlamada ve bu çeşitli grupları birleştirmede
de başarılı olduğunu gösteriyor." demiş. Yine internette denk geldiğim diğer bir haber de yukarıdaki
kanaatimi destekler görünüyor. Haberde şunlar yazılmış:
"Şimdi de
Müslüman din adamları ve imamlar evrim ile kendi dini inançları arasında
herhangi bir çatışma olmadığını ilan eden bir açık mektuba imza attılar." İslam çevrelerinin evrimi kabul ettiklerine dair beyanat
vermelerinin diğer nedeni vahyin canlıların sudan yaratıldığını söylemesi
olabilir. Çünkü evrim teorisi de ilk canlının suda oluştuğunu ve evrimin suda
başladığını iddia eder. Halbuki Kur’an belirli ayetlerde canlıların sudan
yaratıldığını söylemesine karşın onların tekamül etmesinden, yani basitten
karmaşığa doğru birbirlerinden evrimleştiğine dair bir bilgi vermez. Kur’an’da yaratılışla ilgili ayetlerde
canlıların evrimsel tekamülüne işaret edilmemektedir. Kainatın ve dünyanın
belirli evrelerle yaratıldığını ve son kertede insan ve diğer tüm canlıların
yaşaması için uygun bir hale getirildiğini söyler. İşte bu son kertede, yani
canlıların yaşamı için uygun hale gelmiş olan dünyada canlıların da sudan
yaratıldığını söyler. Evrimi kabul etmek, doğal fenomenlerin tesadüfler
örgüsü çatısı altında ilk hücreyi ilkel çorbadan çıkabileceğini ve diğer
canlıların da bu ilk hücreden türeyebileceğini kabul etmektir. Bu ise bilimle ve
akılla taban tabana zıttır. Dolayısıyla vahiyler canlıları evrimsel bir süreçle değil yoktan
var ettiğini söylemekle kalmaz, bilimsel gerçek zannedilen o evrimsel süreçlerin
basit gibi görünen (gerçekte ise basit olmayan) canlıları bile yaratmaktan aciz
olduğunu söyler: Sonuç olarak; Pozitif bilimin canlıların ortaya nasıl çıktığını
açıklamak üzere izlediği metodoloji baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle pozitif
bilim kendi mecrasında metafiziğe yer vermez ki bu tamamen suni bir ayırımdır ve
İslam bilim adamları bilimi bu şekliyle kabul etmek yerine kendi metodolojilerini
geliştirmek zorundadır. İkinci olarak objektif olduğu zannedilen bilim adamları
akıllı tasarımı yani yaratılışı deneysel çalışmalarının başında inkar etmekle
batılı hakikat zannedenlerin tarafına geçmiş olurlar ki bu anda tarafsızlığını
kaybederek subjektif hale gelirler. Diğer yandan pozitif bilimin yaratılışı
deney tüplerinde gösteremiyor diye inkar etmesi rasyonel değildir. Dolayısıyla
izledikleri yol daha başından itibaren irrasyoneldir (akıldışıdır), subjektiftir. İslam bilim adamları pozitif bilimin evrimi ısrarla hakikat
olarak zihinlere zorlamasına karşın vahyin ışığında tümevarımla beraber
tümdengelimden hareketle akıllı tasarımı bilim ve din arasına sınır çizmeden
rasyonel haliyle izah edebilir. Çünkü Kur’an’ın deyişiyle bilim camiası evrim
teorisini zihinlere zorlamakla bir zan üzerinde bulunmaktadır. Zan ise yine
Kuran’ın deyişiyle hakikat adına hiçbir anlam ifade etmez. O halde vahiy ışığında bilimle iştigal eden bir kişi sırf
bilim camiası kabul etmeye zorluyor diye zanna uymak ve evrimi kabul etmek
zorunda değildir. Evrim teorisi yazımın başında belirttiğim üzere aleyhine hiç
olmadığı kadar çok delil getirilen bir teoridir ve artık tamamen çökmüştür. Belki de bu yüzden ünlü DNA kaşifi Francis Crick evrim
teorisinden ümidini keserek dünyada canlıların uzaylılar tarafından
yaratıldığını iddia etmekle pozitivist evrimcilerden daha rasyonel bir yol
tercih etmiş sayılabilir. -Son-
|